11 Mayıs 2013 Cumartesi

CHP'ye biraz anarşizm lazım

Dilimde tüy bitti söylemekten…
CHP’nin sokaklara inmesi, halkla buluşması, evlere dağılması gerek diye…
Daha da ileri götürüp işi anarşiye bile vurdum. CHP’li üç milletvekili, Suriye’liler için hazırlanan kampa gidip de, kapıdan kovulunca, partinin tüm milletvekillerini toplayarak aynı kampa gitmesi gerektiğini söyledim.
O zaman gazetelere manşet olacak ve dertlerini anlatabileceklerdi: Burası benim ülkem, sen kim oluyorsun da benim ülkemdeki bir toprağa ayak basmamı engelliyorsun, diye.
Silivri’de görülen davalara topyekün katılsınlar dedim. Grup toplantısını gerekiyorsa Silivri’nin tel örgülerinin dışında, gerekiyorsa Çağlayan Adliyesi’nin önünde yapsınlar, dedim.
YSK seçim sonuçlarını vermekte diretiyorsa, yüz milletvekiliyle orayı bir “ziyaret” etmeleri halinde kendilerini göstereceklerinden, haber olacaklarından, gündem belirleyeceklerinden dem vurdum.
29 Ekim’de Ulus’ta biber gazı banyosu yapan halkın önüne geçip de barikatlara doğru yürüyen Kılıçdaroğlu, ertesi gün nasıl haber olduysa, o şekilde toplumsal hareketlere önderlik etmesi gerek dedim.
Nerede haksızlık varsa, dokunulmazlığı olan milletvekilleriyle CHP orada bitmeli, kendini göstermeliydi. Dokunulmazlığı olmayan Hikmet Çiçek, Doğu Perinçek, Mehmet Haberal, Ergun Poyraz ve diğerleri gibi içeri girme, “tutukluluk hallerinin devamına” yargısıyla muhatap olmama gibi bir şansları var milletvekillerinin.
Ama onlar susuyor, yürekli insanlar konuşuyor.
TBMM’de gensoru vermekle bu iş olmuyor, ama bu muhalefet on senedir gensoru vermekten bıkmadı. Çoğunluk iktidarda, verilen her gensoru buz üzerine yazılan yazılar anlamına geliyor.
Soru önergeleri daha da komikleşiyor.
Elbette, bunlar da yapılmalı, ama muhalefetin TBMM çatısı altından çıkması gerekmiyor mu? Bunu düşünemiyor mu koskoca CHP?
ANARŞİ YARATMAK ÇOK MU ZOR
Yani bir anarşi yaratmak çok mu zor?
Spartacus bir anarşistti… Lev Tolstoy da, George Sand da…
Anarşizmi bu ülke “kargaşa çıkaran küçük guruplar ve kişiler” olarak algıladı hep. Bir felsefi kategori olduğunu asla kabul etmedi. Küçümsedi, kelimeyi kabuğundan çıkarıp neredeyse terör ile eşdeğer hale getirdi.
Oysa bütün devrimlerin temelinde anarşizm vardır. İlk hareket mutlaka anarşi ile kendini gösterir.
Anarşizm, ütopik bir felsefedir, ama ortaya çıkması, kendini göstermesi toplumsal hareketlerin ilk kılıvcımını oluşturmuştur.
Kısaca “yöneticilerin olmadığı bir toplum” olarak yola çıkan anarşistler, bireyin bir başka bireye karşı sorumluluğundan bir kitle yaratmayı amaçlamışlardı. Kişiler arasında bir mutabakat yapılması gerektiğine inanıyorlardı ve bunu toplumun tüm katmanlarına yaymak istiyorlardı.
Anarşistler kötü insanlar değildir, onlar kutsal bir hareket için yola çıkan ama sonunu bir türlü getiremeyen “ütopik” yaratıklardır.
Anarşizm, özellikle 19. Yüzyılda kendini göstermeye başladı. Fransız Devrimi’nden Birinci Dünya Savaşı’na kadar kendini gösterdi. Buna en büyük neden de, büyük savaşların olmasıydı.
Görünüşte devrimcidir anarşizm, gerçekte ise ütopik küçük burjuva ideolojisi ve eylemidir. Bilimsel sosyalizmin aksine, örgütlenmiş siyasal sınıf mücadelesi ile her türlü siyasal örgütlenmeyi, disiplini ve otoriteyi inkar eder. Hal böyle olunca da kendine taban bulamaz.
Türkiye Burke ya da Joseph de Maistre gibi karşı devrimcilerin kucağında oturduğu bir dönemden geçiyor. Onlar, yani Joseph de Maistre gibiler çağdaş devlet kurumuna karşı tanrısal düzeni savunmuştur hep. Herkesin malı olan devletle, alları miras yoluyla adaletsiz bir biçimde bölüşen toplum arasındaki çelişkiden yola çıkarlar ve Tanrının adaleti kuracağı günü beklerler.
Anarşistler buna tamamen karşıdır. Ayakları yere basan bu dünyada tüm iplerin ellerinde olduğunun farkındadırlar, ama bu iplerle tuttukları anarşizm atının nerede son soluğunu vereceğini bilmemektedirler. Bu yüzden de bilimsel sosyalizm ve komünizm ile ters düşerler. Karl Marx’ın anarşistlere başta sempati duyup, son kertede düşman kesilmesinin altında da bu başıboşluk vardır.
Bu konu oldukça kapsamlı bir konu olduğu için CHP ve anarşizm üzerine bir süre daha yazı yazmayı sürdüreceğim.

Mümtaz İdil
Odatv.com

11.05.2013 05:30

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.