7 Aralık 2009 Pazartesi

AHMET ALTAN BUNU YAZABİLECEK Mİ?

“Edebiyatta mızrakçılık” nedir bilirsiniz. 
Yazarlığa yeni başlamış bir yeni yetmenin, ismi “neonlarda” bir yazara laf atmasına denir mızrakçılık, bildiğiniz gibi. Yeni yetme yazar, eğer “mızrak” attığı yazar kendisine yanıt verirse, işte o zaman hedef tutturulmuştur.
Hayatımda hiç yapmadım.
Bunu da şunun için söylüyorum: Ahmet Altan ile ilgili yazacağım yine bugün. Ama ben yazarlığa başladığımda, Ahmet Altan henüz yazmıyordu.
Ben ödül aldıktan bir yıl sonra aynı kuruluştan ödül aldı.
Onun ödülleri devam etti, benimkiler durdu.
Ama yine de onunla ilgili bir yazı yazıyorsam eğer, cevap beklediğimden değil.
İçim içime sığmadığından.

Ceylan kızımız için son derece duygusal bir yazı kaleme alan Ahmet Altan’ın, Serap Eser için de aynı duygusallıkta bir yazı yazıp yazmayacağını merak ettiğim için bu yazıyı kaleme aldım.
Ama asıl merak ettiğim, diyelim ki onurlu davrandı Ahmet Altan ve “bir sizden bir bizden,” gibi bir anlayışa saplanmadan, ayrım gözetmeden, herkesin aynı koruma ve sevecenliğe ihtiyaç duyduğunu savunarak bir yazdı.
Peki, büyük gazetelerimizden biri yine onu birinci sayfasına alıp, “açılımın manifestosu” şeklinde verecek mi?
Kim bilir, belki gerçekten Ahmet Altan, “açılıma halel gelmesin” diye yazar ve belki de gerçekten gazetelerimizin en büyüklerinden Milliyet de onu birinci sayfasına koyar... 
Ben de utanırım bu yazdıklarımdan.
Utanmaya da razıyım.
Ölenin kimliği, öldürenin kimliği gibi ucuz bağlantılardan yola çıkarak, bir zümreye, kitleye saldırmanın aşağılık yaklaşımlarıdır bunlar.
Ölen üzerinden savunmaya geçmektir.
Öldüren üzerinden saldırmak asla sayılmaz.
Ceylan’ı, o küçücük yavruyu bir “silah” öldürdü.
Orduya mı aitti, PKK’nın döşediği bir mayın mıydı, 1848 savaşından mı kalmaydı, biri cebinden mi düşürmüştü...
Bunların önemi var mı? Birileri için var da...
Ölen için önemi var mı?
İnsana saygısı olan için var mı?
Ama iş şu noktaya vardırılıyorsa eğer: Bu tür ölümlerin sürmemesi için “anlaşma” masasına oturulmasına, “her şeye rağmen” oturulmasına zorluyorsanız insanları...
Bir dakika düşünmek gerekmiyor mu?

Ne oldu peki?
Ne oldu son dakikada?
Açılıma tokat, Tokat’tan mı geldi ne?
Açılımmış?
Hadi canım siz de.
Türkiye bir orta oyun oynar gibi...
Kanalın birinde İçişleri Bakanı konuşuyor: Açılıma her şeye rağmen devam, diyor.
Öbür kanalda Tokat’tan ölüm haberi geliyor.
Bazı yazarlarımız da kalemtıraşlarıyla kalemlerini sivriltiyorlar...
Size de sıkıcı gelmeye başlamadı mı bu iş artık.
Bu işin gerçekten sıradan değil de bilimsel olarak ele alınması gerektiğini düşünmüyor musunuz?
Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisini Afganistan’a muharip güç gönderme veya göndermeme noktasına bağlayıp da, asıl konuları geçiştirmeye çalıştıklarını fark edemiyor muyuz?
Bu kadar köreldik mi?
Böylesine aptal yerine konmanın literatürde adı nedir acaba?
Ben yazacak şey bulamıyorum artık.
Bundan sonra kimseye sataşmadan yazmam gerektiğine karar verdim.
Hepimizi kendi “bulutlarında” tartışmaya çağırıyorlar, ben kandım bugüne kadar sanıyorum.

A.Mümtaz İDİL
Odatv.com

07.12.2009 18:42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.