12 Haziran 2013 Çarşamba

Günü kurtarabilirsin yarını asla

Hep böyle olmuştur: Gücü elinde tutan, bir şekilde kendisine karşı duran kesimleri yok etmek istemiştir. Direnç zayıfsa ve iletişim ağları kopuksa, bunda da başarılı olur.
Ama bu kez durum, Türkiye’nin daha önce yaşadıklarından çok farklı bir boytta.
Evet, Türkiye’nin birçok bölgesindeki direnişler, araya giren provokatörlerce üçe-beşe ayrılmıştır, doğru. Ama şunu da unutmamak gerekir ki, Gezi Parkı eylemi ruhu artık bu ülkenin topraklarına düşmüş ve filiz vermiştir. Geri dönüşü olmayan bir hareket başlamıştır.
Korku duvarı aşılmıştır, başkaldırı kutsallaşmıştır.
Buna yapılacak önlemi zaten hükümet biliyordu. Gerginliği artırmak elbette işine gelecekti ve artan gerginliği kullanacak argümanları da piyasaya alelacele sürdü.
Bir geri adım sözkonusudur meydanlar olarak, ama düşünce olarak artık birer korkulu rüyadır kentlerdeki potansiyel halk gücü.
Bugün umutsuzluk yavaş yavaş bu hareketi başlatan genç nüfusun üzerine çökebilir, ama bunu en kısa zamanda atlatacakları da kesindir.
Başbakan ve hükümet tarafında ortaya konan yeni bir şey yok. Gezi Parkı eylemleri başlamadan önce ne diyorsa Tayyip Erdoğan, bugün de aynı şeyi söylüyor. İlgisi olsun olmasın, din üzerinden, giyim kuşam üzerinden mağdur edebiyatı yapmayı sürdürüyor.
Gezi Parkı eylemleri öncelikle patronları iş adamı olan medyayı çok rahatsız etti. Burada tünemiş bir yığın “duayen” kendisini bir anda sahipsiz buldu. Bugün grup toplantısında Başbakan’ı dinleyince, kontrolün yine ellerine geçtiğini düşüneceklerdir, ama bu çok kısa sürecektir, göreceksiniz.
BDP ve Kürt milliyetçileri bu eylemleden çok rahatsız oldular. Tam “açılım” denen garabet hayata geçirilmeye, Türkiye ve Ortadoğu’nun yeniden “dizayn” edilmesine, “yetmez ama evet”çilerin istediği garabet özgürlüğe bir adım kalmışken, bir anda bu eylemler herşeyi altüst etti.
Ama asıl sorun ekonomide. Siyasi yapılanmaları ekonomiler belirler. Toplumsal olayları düzenleyen ve harekete geçiren de ekonomidir.
Artık cicim ayları bitmiştir ve Türkiye’nin ekonomik çöküşü engellenemez bir seviyeye inmiştir. Bundan kurtuluşun tek çaresi kaostur. Bu eylemin AKP ve diğer sempatizanları açısından en büyük yararı, kaos ortamının koşullarını uygulayabilme fırsatı yaratmış olmasıdır.
Finans lobisine çatan Başbakan, bütün varlığının onların elinde olduğunun farkında değil mi, tabii ki farkında, ama onlara kendi halkını da kullanarak mesaj iletmeye, daha da açıkçası tehdit etmeye çalışıyor.
Medya zaten sustalı maymun durumunda, gıkını çıkarmaya bile niyeti yok.
Emekçi, işçi sınıfı diye bir sınıf ortada kalmamış. Sendikalar kirli sarıya bürünmüş.
Üniversiteler yönetim olarak sus pus olduğu gibi, üniversitede eğitim verdiği iddasında bulunan öğretim görevlileri de “bakalım görelim” havasında.
O halde sokaklara dökülen ve yaşam haklarına müdahale edilmesine karşı çıkan bu kalabalıkları kimler oluşturuyor? Herkes gördü ki, apolitik diye nitelenen, elindeki telefondan başka hiçbir şeyle uğraşmadığı sanılan gençler bu işi çekip çevirdi.
Yalnız onlar mı, gençlerin çıkışından utanan vicdan sahibi orta yaş ve üzeri insanlar da sokaklara dökülüp, “benim hayatıma ben karışırım,” haykırışına girişti.
Başbakan ağaç hesapları yaparken, meydanlar ağaçları çoktan unutmuştu bile. Mesele, “ben istediğimi yaparım, bu ülke benim. Ben sandıktan yüzde elliyle çıktım geldim,” zihniyetini yok etmekti.
Başbakan bunu belki anladı, ama anlamazdan geldi. AKP’liler ise gerçekten anlamadı.
Aynı gün yedi gazetenin aynı başlıkla çıkmasına hiç bakmadan Başbakan, “bazı medya kuruluşlarının, köşe yazarlarının aynı yerden emir almış gibi bir anda yazmaya başlamalarını” eleştiriyor. Demek ki “kontr propoganda” dedikleri bu. Türk medyasının yüzde doksan beşini elinde tutan Erdoğan, yine de şikayet edebiliyor.
Ama şunu haykırarak söylememe izin verin: Bu iş burada bitmiyor Başbakan. Bu iş daha yeni başlıyor. Kimse içki içmedi camide diyen müezzin hakkıda soruşturma açıp, Meclis kürsüsünden, “içki içtiler” demenin bedeli olacaktır.
Yalan ve Goebbels taktiği propoganda bir süre için zevahiri kurtarabilir, ama sürekli olamaz. Olmadığını tarih göstermiştir.

Mümtaz İdil
Odatv.com

12.06.2013 06:11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.