26 Haziran 2013 Çarşamba

Bundan sonra Tarhan değil CHP düşünsün

Batista hükümetini kendini batırdığında, neyin arkasından estiğini asla anlayamadı. Ta ki, Batista hazır beklettiği uçağına atlayıp da Dominik Cumhuriyeti’nde soluğu alıncaya kadar da işin sırrını çözemedi.
CHP’nin bugün düştüğü durum, Batista’nın durumundan da acıklı hale geldi artık. Zaten eleştiri okları üzerindeydi Kılıçdaroğlu’nun, Emine Ülker Tarhan’ı türlü oyunlarla harcayan ekibine şöyle bir bakıp, “kader” demekten öteye gidemedi.
Sözümona kendisinin bu işte bir payı yoktu. Parti üst yönetimi böyle uygun görmüştü ve Emine Ülker Tarhan seçilememişti.
Demokrasinin gereği yapılmıştı.
Herkes de bunu yedi.
"GÖREVİ TESLİM OLMAK MI"
CHP’nin en sevilen insanı bir anda yönetimin dışında kalıvermişti işte. CHP’nin sözümona “beyin” takımı, Tarhan’ın güldür güldür geldiğini gördüklerinden, bir kumpasa ihtiyaç duymuşlardı. Bunu da başkanlarına açıklamakta hiç güçlük çekmediler. İki gün yoğun bir kulis sonucu, Recep Tayyip Erdoğan’ın haklı olarak yaftaladığı “memur” Kılıçdaroğlu teslim oluverdi.
Görevi galiba teslim olmak Kemal beyin.
Birkaç siteyle ilgilendiğim için, Emine Ülker Tarhan’ın ne kadar çok sevildiğini biliyorum. Benim takdir etmemin, sevmemin, yakın hissetmemin hiçbir anlamı yok.
Bir yığın insan onu ya CHP’nin başında görmek istiyordu ya da Cumhurbaşkanı olarak görmek. CHP’de başka hiç kimse bu ünvanlara layık görülmüyordu. Bir umuttu, bir çareydi ve herşeyden önce siyaseti nezaketle yoğurmasını becerebilmiş bir beyindi.
Yok cumhurbaşkanlığı adaylığı, yok belediye başkanlığına adaylık gibi harcama kalemleri tutmayınca, küstürme yoluna gitmenin daha iyi olacağını düşünmüş olmalılar ki, “Tanrılar susuzluklarını gidermek zorundalardı”.
Hitit uygarlığının başlarda 1066 tanrısı vardı. İlk krallardan Şupilulima bir sabah kalkıp, bu tanrı enflasyonuna son vermesi gerektiğini düşünüp, sayılarını 66’ya indirdi.
CHP de Hitit uygarlığından esinlenmeyi bırakıp, İmam Gazali’ye sığınarak, sosyal demokrat partilerin “genel sekreter” geleneğini bir kenara koydu ve 15 mi, 16 mı, artık ne kadarsa genel başkan yardımcısı ihdas etti.
TARHAN DEĞİL CHP DÜŞÜNSÜN
O zaman, grup başkan vekilleri daha bir “değerli” oldular.
Hele bir de bu Emine Ülker Tarhan gibi insanlarla ilişkisinde olağanüstü “ince bir mesafe” koyan akıllı bir kadın olunca, işler karıştı.
Şupilulima’nın “tanrıları” işe el koymaları gerektiğine karar verdiler. Bir kurban gerekiyordu zaten de, bu kurban öyle bir kurban olmalıydı ki, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz gibi disipline veremeyeceği güçte biri seçilmeliydi.
Demokrasi ile çözülmeliydi yani (!).
Oysa Dilek Akagün Yılmaz ile birlikte Kennedy Caddesi’nde TOMA’ların önüne vücudunu koyan “erkek” milletvekili yoktu. İki kadın da kendi kimlikleriyle gitmişlerdi Kennedy Caddesi’ne, parti gömleklerini çıkarmışlardı.
Bu yüzden CHP onları suçlayamazdı, bu kez Gezi Parkı eylemlerine ters düşecekti. Oysa ertesi gün yüz milletvekili ile Kennedy Caddesi’nde olması gereken Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.
Olmadı, beceremedi. Liderlik biraz da önünü görebilmektir. Geçtim Atatürk gibi seksen yıl sonrayı görmeyi, Kılıçdaroğlu üçüncü günü bile göremedi.
Ne yapmıştı Mustafa Kemal? Ey işçi sınıfı, ey öğretmenler, ey aydınlar, ey gazeteciler, ey sanatçılar, ey yazarlar, ey köylüler… dememişti.
Ey Türk gençliği, demişti. Bunu görebilmişti.
Bu vizyonda olan insanların bugünün CHP’sinde barınması mümkün değil. Emine Ülker Tarhan’a “grup başkan vekilliği” vermemek, onu daha da yüceltmiştir sevenlerin gönlünde. Zaten yüreğinin ta gerilerinde bir sızı duyuyordu yaşananlara ve muhalefetsizliğe, bundan eminim. Böyle bir mangal yüreği olduğunu sadece yaptıklarından yola çıkarak biliyorum.
Onu bu güruh içine almadı. Kimyasal reaksiyona giren ve asla başka bir alaşım üretmeyen metaller gibi, tüm kimliğiyle ortaya çıktı. Üstelik komik olan ne biliyor musunuz, müthiş bir sempati ve saygı kazandı.
Zaten var olan saygısını katmerledi.
CHP düşünsün.
Gülmeyen adamlarla, koltuğunu bir halt sanan hazımsızlarla, konuşmaktan aciz kültürsüzleriyle, kendini akıllı sanan aptallarıyla CHP’ye ancak “iyi yolculuklar” diyebilir Emine Ülker Tarhan, zira terbiyesi ve insanlığı onlarla savaşmayacak kadar sağlamdır.
Düşman bile “seviye” göstermek zorunda, değilse kalleşlik her zaman galebe çalacaktır, doğanın kanunu böyle.

Mümtaz İdil

Odatv.com


26.06.2013 23:37

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.