12 Mayıs 2013 Pazar

Refah-Yol döneminde nereye gönderildi

Biraz Ertuğrul Özkök üslubuyla, biraz da onun uyandırmaya çalıştığı ama genelde başarılı olamadığı “merak uyandırma”isteğiyle, bir Pazar yazısı yazayım dedim. Siyasetten uzak, anılara dayalı ve insanı biraz olsun olduğu yerden uzaklaştırmayı başaran…
Biraz da ürkerek yazıyorum bu yazıyı, çünkü nereden bakarsanız bakın, kendimi övdüğüm bir yazı olacak. Ama şuna güveniyorum, bu olaya tanık olanların çoğu hayatta.
Bu nedenle yanlış veya çarpıtıcı bir şey yazmam mümkün değil. Biri değilse, diğeri mutlaka okuyacaktır veya biri kendilerine anlatacaktır.
Yıl 1992… TC Kültür Bakanlığı, Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nde genel müdürlüğe vekalet ediyorum.
Müzik eserleri için bandrol uygulaması başlayalı epey olmuş. Video kasetler için de bandol satışı yapıyoruz. Plaklar için de, CD’ler için de… Kitaplar zaten bizim genel müdürlüğü ilgilendirmiyor. Bir önceki bandrol stokumuz azaldığından, İstanbul Telif Hakları Müdürü Asaf Koçtürk beni uyardı ve ihaleye çıkmamız gerektiğini söyledi.
Ben de bunu amirim durumundaki Müsteşar Yardımcısı Gülşen Karakadıoğlu’na aktardım. Hemen bir ihale komisyonu kurduk. İhale komisyonu başkanı ben oldum. İdari ve Mali İşler Daire Başkanı Enver Enligün, Fon Gelirleri Şube Müdürü Turgut Erdoğan, Telif Hakları Gn.Md.lüğünün mali işlerine bakan Hüseyin Ülger ve şu anda adını anımsamadığım bir memur ile birlikte çalışmaya başladık.
İhalenin, ihale gününden 15 gün önce açıklanması gerekiyormuş. Hayatımda ilk kez bir ihaleye gireceğim için, işin ayrıntılarından haberim yok. Bu gazetede ilan edilirmiş, ihaleye girmeye niyetli olanlar gelir şartnamelerini alırlarmış, sonra da ihale için teklif vermek üzere gelirlermiş.
Şartnameyi hazırladık, ilanı verdik.
Birinin adını bir türlü anımsayamadığım dört firma, Raks, Meteksan, Key Kağıtçılık ve Raks’ın “tavşanı” bir firma ihaleye katılmaya hak kazandılar.
Raks’ın “tavşanı” dedim, zira bu firma Raks’ın üzerinde bir fiyat verecek, Raks daha alttan vererek, diğer firmaları ekarte edeceklermiş. Kimi zaman bu yapılırmış. Raks yetkilileri bunu bana açıklıkla söylemişlerdi.
Ama iş oralara kadar varmadan, ihalenin ilk yarım saatinde arap saçına döndü.
Teklifleri açtık. O güne kadar genel müdürlük olarak bandrolleri 42 lira 60 kuruştan satın almışız. Bunu müzik kasetleri için 200 TL, video kasetleri için ise 500 TL olarak üretici firmalara satıyoruz. Kaset, CD ve video kaset firmaları İstanbul Telif Hakları’na müracaat ediyor ve ne kadar talep ediyorlarsa, parası karşılığı alıyorlar.
Meteksan en düşük teklifi verdi: 62 TL. Raks 70 TL. civarında bir fiyat vermiş, “tavşanı” 90 TL. ve Key Kağıtçılık 107 TL.
İhale teklifleri açıldıktan kısa süre sonra Key Kağıtçılığın temsilcisi ihaleye giren diğer firmaların kağıtlarında eksiklikler olduğunu söyleyerek itiraz etti. Bizim elemanlar da kontrol etti. Gerçekten eksik kağıtlarla gelmişler ihaleye. Üçü de safdışı kaldı ve Key Kağıtçılık tek başına ihaleyi kazandı.
Çok sinirlendim. 42.60 olan fiyat bir anda 107 TL.ye çıkıyordu. “İhaleyi iptal ediyorum,” diye fırladım yerimden. Bir anda ortaya tuhaf bir yaratık çıkmış gibi, herkes sus-pus oldu. Fon sorumlusu Turgut Erdoğan, “Ama…”diyecek oldu, susturdum. Herkes niye bu kadar şaşkındı anlamamıştım doğrusu.
Ardından ihaleye katılanlar dağıldı. Hemen müsteşar yardımcısı rahmetli Tevfik Rüştü Gökalp’i aradım ve bandrol ihalesini iptal ettiğimi söyledim.
“Keşke iptal etmeseydiniz Mümtaz bey,” dedi. “Fiyat neyse verseydiniz.”
Ne demek istediğini o anda anlamadım.
Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün genel bütçeye dahil olmayan tek kalemi sinema ve müzik kasetlerinden elde edilen gelirlerdi (şimdi o kalem de genel bütçeye bağlandı). Bu yüzden yapılan bazı masrafları oradan karşılamak gibi bir lüksü vardı bakanlığın. İsterse bakan, kendine bir makam otosu bile alabilirdi oradaki parayla. Yüklü miktarda da para birikiyordu fonda.
Bu yüzden de fonu iki Başbakanlık denetçisi kontrol ediyordu. Onlara bir oda tahsis etmiştik Genel Müdürlükte, haftada iki gün uğruyor ve hesapları kontrol ediyorlardı. Hemen onların yanına indim. İkisi birden“keşke iptal etmeseydiniz” demez mi?
Çok şaşırmıştım, “neden,” diye sordum. “Devleti korumanın neresi yanlış? İptal etmesem, iki mislinden fazla fiyat verecektik bandrollere. Oysa Meteksan 62 TL.’ye bu işi yapacaktı…”
“Bakın Mümtaz bey,” dedi denetçilerden biri. “Eğer bu firmalar kendi aralarında anlaşır da, dördü birden yüz liranın üzerinde teklifle yeniden gelirlerse, kendinize güzel bir hapishane arayın. Yok eğer gerçekten eskisi gibi ayrı ayrı tekliflerle gelirler de siz de yüz liranın altında ihaleyi kapatırsanız, bu devletin size madalya vermesi gerek.”
Beni kara bir düşünce kapladı. Hemen Raks’ı aradım korkudan. Böyle bir ihtimal olup olmadığını sordum. Onlarla en azından dostluğum vardı. Raks bana böyle bir şeyin asla olmayacağına dair teminat verdi. Ama yine de korkuyordum.
Ama işin korkunç tarafını daha yaşamadığımı o zaman bilmiyordum.
İstanbul Telif Hakları Müdürü Asaf Koçtürk aradı. “Mümtaz bey,” dedi. “Elimizde 1 milyon bandrol kaldı. Siz ihaleyi iptal etmişsiniz. Yeniden ihaleye çıkmanız için 15 gün beklemeniz gerek. Gazetede ilan edilecek, şartnameler hazırlanacak, firmalar yeniden teklif hazırlayacak ve ardından ihale yapılacak. Sonra bunların basılması falan derken bir ayı aşkın bir zaman biz bandrolsüz kalacağız. Şu anda Tarkan ya da Sezen Aksu gelse, en az 1 milyon bandrol talebinde bulunacak ve biz bunu karşılayamayacağız. Hepsini ona versek, diğerlerini karşılayamayız. Bu çok sıkıntılı bir durum.”
İhaleyi iptal ettiğim için herkes bana kızgındı. Bir halt etmiştim ve çok zor durumda kalmıştım. Elde bandrol olmaması demek, müzik ve video kasetlerinin çıkmaması demekti. Bu ise Kültür Bakanlığı’nı çok zor durumda bırakırdı.
Kimse, “aferim oğlum, iyi iş yaptın. Devleti zarardan kurtardın,”demiyordu.
Kara kara düşünürken, birden aklıma cin gibi bir fikir geldi. Hemen telefona sarıldım ve Asaf Koçtürk’ü aradım. “Elimizde ne kadar video kaset bandrolü var,” diye sordum.
“Video kaset bandrolü çok,” dedi Asaf. “Milyonlarca var. Video kasetler artık satılmadığı için elimizde kaldı stoklar Mümtaz bey.”
“Peki, dedim, video bandrollerini ses kasetleri için kullansak ne olur?”
“Olmaz, dedi Asaf, biri 250, diğeri 500 TL. Hazineden, Maliyeden ve Başbakanlıktan izin almamız gerek. Ayrıca Bakanın da imzalaması gerek böyle bir satışı.”
Hemen Bakan Fikri Sağlar’a konuyu özetleyen ve Başbakanlık, Hazine ve Maliye için onay isteyen yazılar hazırladım. Fikri bey aydınlık bir insandı. Onayları imzaladı ve ilgili yerlere gönderdim.
Yazı özetle şöyleydi: “Elimizde çok miktarda video bandrol kasetleri bulunmakta. Bunların tüketilmesi video satışları açısından bakıldığında mümkün görünmemektedir. Video bandrollerinin ses kasetleri için kullanılması hususunda gereğini arz ederim vb…”
Üç yerden de olumlu yanıt geldi. Hazine Müsteşarlığı biraz mırın kırın ediyordu, ama sonuçta “kullanabilirsin” demişti.
Hemen Asaf Koçtürk’e onayı gönderip, video bandrollerini ses kasetleri için kullanmasını söyledim. Her şey yoluna girmişti. İhaleye çıkmadan altı ay kadar idare edecek bandrol vardı elimizde.
Birkaç gün sonra Key Kağıtçılığın temsilcisi kapımdaydı. “Mümtaz bey, nasıl çözdünüz bilmiyorum, ama elinizde ses kaseti bandrolü bitmiş olmalı. Oysa kimseden bir şikayet yok bandrol alma konusunda. Nasıl bir iş bu?”
Aslında adamın nasıl olduğunu bildiğinden hiç kuşkum yoktu. Sert çıktım:“Nasıl olduğu sizi niye ilgilendiriyor? Bandrol konusunda bir sıkıntımız yok. İhale de önümüzdeki ay veya sonraki ay içinde yeniden açılacak. O zamana kadar bekleyin.”
Adam bir şey söylemeden çıktı gitti. Üç dört gün sonra yeniden geldi.“Mümtaz bey,” dedi suçlu suçlu. “İşi nasıl çözdüğünüzü öğrendim. Daha doğrusu ses kasetleri üzerinde video bandrolleri görüyorum. Bunun için izin aldınız mı?”
Kovmadım adamı, ama kendimi çok zor tutuyordum.
Tam o sıralarda tatile çıktım. Antalya’da Karayolları misafirhanesinde bir yer ayırtmıştım. Şehrin göbeğinde bir yer. İndiğimiz günün ertesi sabahı arabayı çalıştırdığım anda arabanın motor kısmı birden alev topuna döndü. Yangın söndürücüler boş çıktığı için arabayı söndüremedik. Tam benzin deposuna yaklaştığında alevler, itfaiye geldi ve söndürdü. Ama arabasız kalmıştık.
Ankara’ya kardeşimin arabasıyla apar topar döndük. Tatil falan kaldı tabii.
Yeniden ihale açıldı. Metaksan 62 lira ile ihaleyi kazandı.
Devlet bana madalya falan vermedi. Refah-Yol iktidara gelir gelmez, Kültür Bakanı İsmail Kahraman beni görevimden alıp, Kütüphaneler Genel Müdürlüğü’ne “şef” yaptı. Dava açtım, kazandım ve istifa edip gazeteciliğe döndüm.

Mümtaz İdil
Odatv.com

12.05.2013 04:04

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.